Çalışma SatleriPazartesi-Cuma 09:00 - 18:00
Sosyal Medya'da Takip Edin.

Sigorta Tahkim Komisyonu’na Yapılan Başvurular Kapsamında Süre Uzatımı

GİRİŞ

Ülkemizde sigorta hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların mahkemelerce çözümlenmesinin yanı sıra alternatif çözüm yöntemleri ile de sonuca bağlanması 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun “Tahkim” başlıklı Sekizinci Bölüm düzenlemesi ile uygulanabilir hale gelmiş ve 2009 yılı itibariyle Sigorta Tahkim Komisyonu’nun faaliyete başlamasıyla gerçekleşmiştir.
Her ne kadar “tahkim” 6100 sayılı HMK ile düzenlenmiş olsa da; sigorta tahkimi, HMK kapsamında düzenlenen ad hoc tahkim ve kurumsal tahkimden farklılık arz eden “sui generis” nitelikte bir kurumdur. Sigorta tahkim düzenlemesi esas itibariyle Avrupa’daki sigorta ombudsmanlığı esas alınarak düzenlenmiş ve Türk mevzuatında yer alan ad hoc ve kurumsal tahkim düzenlemeleri gözetilerek şekillendirilmiştir.

SİGORTA TAHKİMDE SÜRELER

Sigorta hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarının taraflarca çözülmek üzere Sigorta Tahkim Komisyonu’na götürülmesinin esas nedeni hiç şüphesiz ki yargılama süreleridir. Mahkemelerdeki iş yükü ve bunun getirisi olarak yargılama sürelerinin çok uzun olması, sigorta şirketlerine yöneltilen husumetlerde davacıların aleyhine sonuç doğurmakta idi. Zira Sigorta Tahkim Komisyonu’nun kurulmasından evvel davacılar hukuk mahkemelerinde açtıkları davanın sonuçlanmasını senelerce beklemek zorunda kalabiliyorlardı.
Bu durum ise sigorta şirketlerinin lehine bir sonuç doğurmakta idi. Sigorta şirketleri, davanın sonuçlanmasını beklemek istemeyen davacıları daha cüzi meblağlar üzerinde kolayca sulh olmaya teşvik edebilmekteydiler. Yargılama sonucunu beklemek istemeyen davalılar ise yapılan bu cüzi teklifleri kabul ederek enflasyonist ortamda temenni ettikleri tazminat miktarının daha da değer kaybetmesini istememekteydiler.
Sigortacılık sektörüne güvenin azaldığı bu ortamda ise Sigorta Tahkim Komisyonu’nu düzenleyen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, bu problemi çözebilmek adına, m. 30/16 ile yargılama sürelerini hüküm altına almıştır:
16) Hakemler, görevlendirildikleri tarihten itibaren en geç dört ay içinde karar vermeye mecburdur. Aksi halde, uyuşmazlık yetkili mahkemece halledilir. Ancak, bu süre tarafların açık ve yazılı muvafakatleriyle uzatılabilir. Hakem, kararını Komisyon müdürüne tevdi eder. Komisyon müdürü, kararı, en geç üç iş günü içinde, Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 532 nci maddesi uyarınca gereğinin yapılabilmesi için davayı görmeye yetkili mahkemeye iletir.
İlgili kanuni düzenleme gereğince, Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde görülmekte olan bir uyuşmazlık en geç dört ay içinde karara bağlanmaktadır. Ek olarak, karara itiraz alinde ise itiraz hakem heyetinin karar verme süresi en geç iki aydır.
Belirtilen süreler sonunda uyuşmazlığın çözüme bağlanamaması halinde uyuşmazlık yetkili mahkemelerce halledilmektedir.
Her ne kadar tahkim komisyonunun esas tercih edilme sebebi uyuşmazlıkların kısa sürelerde sonuçlandırılması ise de bazı uyuşmazlıklar bakımından kanuni düzenleme ile getirilen süreler yetersiz kalmaktadır.

SİGORTA TAHKİM YARGILAMASINDA SÜRE UZATIMI

Zaman zaman uyuşmazlığın dört aylık ve iki aylık süreler içinde çözüme kavuşturulamaması sorunu gündeme gelmektedir. Bu durumda hakem heyeti, Sigortacılık Kanunu m. 30/16’da yer alan “Ancak, bu süre tarafların açık ve yazılı muvafakatleriyle uzatılabilir” hükmüne istinaden taraflardan süre uzatımına ilişkin açık muvafakat talep etmektedir.
Uygulamada süre uzatımına başvurulan konuların başında sigorta şirketlerinin, başvurucu tarafından getirilmiş olan maluliyet heyet raporlarına itirazı sonucunda karşımıza çıkmaktadır. Sigorta şirketleri, genellikle, başvurucunun ilgili maluliyet raporunu tek taraflı getirmiş olmasına, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine aykırı olmasına ve oranın yeniden belirlenmesi gerektiğine ilişkin itirazlarda bulunmaktadırlar.
Bu durumda, eksikliğin giderilmesi adına hakem heyeti, taraflardan ek süre için muvafakat istemektedir. Ancak tahmin edileceği üzere, sigorta şirketleri, bu süre uzatımına muvafakat vermek istemeyip süreci sürüncemede bırakmak istemektedirler. Zira uyuşmazlığın Sigortacılık Kanunu ile getirilen sürelerde çözüme kavuşturulamaması alinde dava mahkemeye intikal etmektedir.
Davanın mahkemeye intikal etmesi ise başvurucular bakımından büyük hak kayıplarına sebep olmaktadır. Sigorta şirketlerinin süre uzatımına muvafakat vermediği durumlarda, uygulamada, hakemlerin sıklıkla dosyadan el çekme kararı verdiği görülmektedir. Hakemin dosyadan el çekmesi neticesinde uyuşmazlığı çözüme kavuşturacak yetkili makam ise hukuk mahkemeleri olmaktadır.

YARGITAY’IN KONUYA İLİŞKİN İÇTİHADI

Başvurucular nezdinde meydana elen bu mağduriyet ve hak kaybına ilişkin olarak başlarda Yargıtay’ın bir çözüm getirmediği ve süre uzatımına muvafakat verilmediği durumlarda yargılamanın yetkili mahkemece görülmesi gerektiği savunulmakta idi.
Bazen ise tarafların, HMK m. 427/2 hükmüne istinaden süre uzatımı hususunda karar verilmesi için konuyu mahkemeye taşıdıkları görülmekte idi. HMK ilgili hükmü her ne kadar, “Tahkim süresi, tarafların anlaşmasıyla; anlaşamamaları hâlinde ise taraflardan birinin başvurusu üzerine mahkemece uzatılabilir. Mahkemenin, bu konudaki kararı kesindir.” şeklinde ise de HMK’nın tahkime ilişkin hükümleri, yukarıda da izah edildiği üzere, ad hoc ve kurumsal tahkimi düzenlemektedir. Öyleyse, HMK’nın tahkime ilişkin hükümleri sigorta tahkim komisyonu nezdinde görülen uyuşmazlıklar bakımından, ancak SK’da konuya ilişkin hüküm bulunmaması halinde kıyasen uyulama alanı bulabilecektir. SK m. 30/16 ise bu hususu açıkça düzenlemiş ve süre uzatımının ancak tarafların muvafakati ile mümkün olabileceğini hüküm altına almıştır.
Nitekim bu husus, bir ilk derece mahkemesi kararına yansımıştır. Başvurucu, sigorta şirketinin süre uzatımına muvafakat vermemesi üzerine, yargılama süresinin iki ay daha uzatılması için mahkemeye başvurmuştur. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ise değerlendirmesi şu şekildedir:
Somut olayda davacı 11/06/2022 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde uğramış olduğu zararlar sebebiyle tazminat talebi ile dava dışı … Sigorta A.Ş. aleyhine …na başvurduğunu, yasal süre sonuna kadar dosyanın sonuçlanma olanağı bulunmadığından hakem tarafından 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 30/16 maddesi kapsamında taraflardan iki ay ek süre talep edildiğini, tarafınca süre uzatımına muvafakat verildiğini ancak … Sigorta A.Ş. tarafından süre uzatımına muvafakat verilmediğini öne sürerek 6100 sayılı HMK 427/2 maddesi uyarınca tahkim yargılama süresinin iki ay daha uzatılmasına karar verilmesi talebi ile işbu davayı açmıştır.
Tarafların açık ve yazılı muvafakati ile uzatılmadığı sürece hakemler görevlendirildikleri tarihten itibaren en geç dört ay içinde karar vermeye mecburdur. (5684 sayılı Kanun md.30/16. Yönetmelik md.16/10) Ancak bu süre tarafların açık ve yazılı muvafakatleri ile uzatılabilir. (5684 sayılı Kanun md.30/16) Bu sürenin ne kadar uzatılabileceği hususunda yönetmelikte bir sınır belirtilmemiştir. Her iki tarafın süre uzatımına muvafakat vermemesi halinde dosya yetkili mahkemeye gönderilir, uyuşmazlık yetili mahkemede halledilir.
Diğer yandan 5684 sayılı Kanunun 30/23 maddesine göre bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6100 sayılı HMK hükümleri, Sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır. Açıklandığı üzere 5684 sayılı yasada ve ilgili yönetmelikte süre uzatımı konusuna ilişkin düzenleme yer almakta olduğundan HMK’nın tahkime ilişkin hükümlerinin uygulanması sureti ile mahkememizce süre uzatımına karar verilmesi usul ve yasa gereği mümkün değildir. Usul ve yasaya uygun görülmeyen talebin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
(İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2023/533 K. 2023/637, T. 17.8.2023)
İlgili kararda bir de karşı oy bulunmaktadır. Her ne kadar katılmasak da karşı oy şu şekildedir:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “Tahkim süresi, tarafların anlaşmasıyla; anlaşamamaları hâlinde ise taraflardan birinin başvurusu üzerine mahkemece uzatılabilir. Mahkemenin, bu konudaki kararı kesindir.” hükmü gereğince talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Nitekim, Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/10/2017 tarih ve 2017/622 D.İş Esas, 2017/622 D.İş Karar sayılı kararı ile tahkim süresinin HMK.427. maddesi uyarınca 18/11/2017 tarihinden itibaren 3 ay uzatılmasına hükmedildiği bir karar ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’ne intikal etmiş ve karar BAM tarafından bozulmuştur.

Mevzubahis karar şu şekildedir:
Davalı … Sigorta A.Ş.vekilinin tahkim süresinin uzatılmasına muvafakat etmemesi üzerine davacı vekilince Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesine başvurulmuş, Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/10/2017 tarih ve 2017/622 D.İş Esas, 2017/622 D.İş Karar sayılı kararı ile tahkim süresinin HMK.427.maddesi uyarınca 18/11/2017 tarihinden itibaren 3 ay uzatılmasına karar verilmiş, söz konusu karar davacı vekilince dosyaya sunulmuş, bunun üzerine İtiraz Hakem Heyetince yargılamaya devam edilerek 03/02/2018 tarihi itibarıyla karar verilmiş bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen kanun ve yönetmelik hükümleri dikkate alındığında 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu gereğince, Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde yapılacak tahkim yargılaması sırasında; asliye ticaret mahkemesince, tahkim süresinin uzatılmasına karar verilmesi ve buna istinaden uzatılmış süre sonunda yargılama yapılıp hüküm kurulması mümkün bulunmamaktadır. Asliye ticaret mahkemelerinin veya ilk derece mahkemelerinin Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde yapılacak yargılamadaki sürelerin uzatılmasına yönelik karar verme yetkileri bulunmamaktadır. Bu itibarla İtiraz Hakem Heyetince Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen süre uzatım kararı uyarınca yargılama yapılıp karar verilmesi hatalı bulunmaktadır. İtiraz Hakem Heyetince, davalı … Sigorta A.Ş.vekilinin tahkim süresinin uzatılmasına açıkça muvafakat etmediği göz önünde bulundurularak ve 2 aylık yargılama süresinin de aşıldığı göz önünde bulundurularak 5684 sayılı Kanunun 30/16.maddesi gereğince uyuşmazlığın halledilmesi amacıyla dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı bulunmaktadır. Bu durumda … Sigorta A.Ş.tarafından istinaf yoluna başvurulmadığı da göz önünde bulundurularak, … Sigorta A.Ş. hakkında açılan dava yönünden verilen kararın kaldırılmasına, dosyanın tahkim süresi içinde karar verilememesi nedeniyle yetkili mahkemeye gönderilmesi amacıyla tahkim komisyonuna geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
(İstanbul BAM, 8. HD., E. 2018/774 K. 2020/148 T. 30.1.2020)
Başvurucuların hak kayıplarının giderilememesi neticesinde Yargıtay içtihadında bir yeniliğe gitmiş ve konuyu haklı olarak, TMK m. 2’de yer alan dürüstlük kuralı kapsamında değerlendirmeye başlamıştır. Bu kapsamda, Yargıtay, sigorta şirketlerinin özellikle maluliyet raporlarına itiraz etmesi üzerine ek süre taleplerine muvafakat vermeyip eksik hususların giderilmesini önlemesi ve dolayısıyla hakemlerin dosyadan el çekme kararı vermelerini TMK m. 2 hükmü gereğince hukuka aykırı bulmuştur.
Örneğin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bir ilamında şu şekilde hüküm kurmuştur: Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Sözkonusu belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak Karadeniz Teknik Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Tıp Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 01.02.2019 tarihli raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyeti % 36 olarak belirlenmiştir. Anılan bu raporun tanziminde 30/03/2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri ile ekindeki cetvellere göre belirleme yapıldığı görülmekte olup, raporun kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmeliğe uygun olduğu açıktır.
İHH tarafından davacının bu raporu tek yanlı olarak (mahkeme ya da savcılık görevlendirmesi olmadan) aldığı ve raporu davalının kabul etmediği; raporun, yönetmelikteki şekli şartlara uymadığı; İHH’nin karar verme süresi olan 2 ay içinde eksikliğin tamamlanamadığı ve davalı vekilinin süre uzatımına muvafakat etmediği gerekçesiyle dosyadan el çekilmiştir.
Her ne kadar 5684 sayılı Kanun’un 30/12. maddesi gereği, İHH dosyanın kendisine intikalinden itibaren 2 ay içinde kararını vermek zorunda ise de, bu sürenin tarafların muvafakati ile uzatılmasına yasal bir engel bulunmadığı; ancak, davalının itiraz ettiği maluliyet raporundaki eksikliğin tamamlanmasına ilişkin usuli işlemlerin yapılmasına muvafakat vermeyişinin TMK madde 2’deki iyiniyet kurallarına uygun düşmeyeceği ve korunmayacağı hususları da gözetilerek inceleme yapılması gereklidir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; 01.02.2019 tarihli maluliyet raporunun kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümleri ile ekindeki cetvellere uygun biçimde, konusunda uzman doktor bilirkişi heyeti tarafından ve kazadaki yaralanma ile maluliyet arasındaki illiyet bağı da kurularak düzenlendiği, karara esas alınabilir bir rapor olduğu gözetilmek suretiyle inceleme yapılması, davalı vekilinin UHH kararına ilişkin diğer itirazları da değerlendirilip karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, dosyadan el çekme kararı verilmesi bozmayı gerekmiştir.
(YARGITAY 4. HD., E. 2021/2458 K. 2021/1988 T. 31.5.2021)
Buna mukabil aynı Yargıtay Dairesi’nin bir başka kararında ise konu şu şekilde ele alınmaktadır: Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Sözkonusu belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; 31.03.2012 tarihli kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 06.12.2018 tarihli raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyeti % 18 olarak belirlenmiştir. Anılan bu raporun tanziminde “Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ve “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne ekli cetvellere göre belirleme yapıldığı görülmekte olup, raporun kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmeliğe uygun olduğu açıktır.
İHH tarafından davacının tek yanlı olarak aldığı bu raporunun hatalı olduğu ve raporu davalının kabul etmediği; raporun yürürlükteki yönetmeliğe uygun düzenlenmediği ve yeniden rapor tanzimi gerektiği; İHH’nin karar verme süresi olan 2 ay içinde eksikliğin tamamlanamadığı ve davalı vekilinin süre uzatımına muvafakat etmediği gerekçesiyle tahkim yargılaması sonlandırılarak itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Her ne kadar 5684 sayılı Kanun’un 30/12. maddesi gereği, İHH dosyanın kendisine intikalinden itibaren 2 ay içinde kararını vermek zorunda ise de, bu sürenin tarafların muvafakati ile uzatılmasına yasal bir engel bulunmadığı; ancak, davalının itiraz ettiği maluliyet raporundaki eksikliğin tamamlanmasına ilişkin usuli işlemlerin yapılmasına muvafakat vermeyişinin TMK madde 2’deki iyiniyet kurallarına uygun düşmeyeceği ve korunmayacağı hususları da gözetilerek inceleme yapılması gereklidir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; 06.12.2018 tarihli maluliyet raporunun kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümleri ile ekindeki cetvellere uygun biçimde, konusunda uzman doktor bilirkişi heyeti tarafından ve kazadaki yaralanma ile maluliyet arasındaki illiyet bağı da kurularak düzenlendiği, karara esas alınabilir bir rapor olduğu gözetilmek suretiyle inceleme yapılması, davalı vekilinin UHH kararına ilişkin diğer itirazları da değerlendirilip karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, dosyadan el çekme kararı verilmesi bozmayı gerekmiştir. (YARGITAY 4. HD, E. 2021/2608, K. 2021/1170 T. 26.05.2021)

SONUÇ
Kanaatimizce Yargıtay’ın son dönem içtihatlarında da belirtildiği üzere, sigorta şirketlerinin süre uzatımına muvafakat vermemesi durumunda konunun TMK m. 2 kapsamında değerlendirilmesi son derece isabetli bir uygulamadır. Aksi halde başvurucuların tazminat talepleri sürüncemede kalmakta, başvurucuları daha düşük meblağlar üzerinde sulh olmaya mahkum etmektedir. Bu durumda ise başvurucu tarafların adil yargılanma hakkı ciddi anlamda ihlal edilmektedir.

Sizi Dinliyoruz
Çözüme Ulaştırıyoruz
Sizi Dinliyoruz
Çözüme Ulaştırıyoruz

ERS Hukuk & Danışmanlık | Her Hakkı Saklıdır

©  Copyright 2025